Olimpiyat Oyunlarının Sürdürülebilirliği: Gündem 2020


2014 yılı sonunda Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) tarafından onaylanan Gündem 2020, adaylık süreci de dahil olmak üzere Oyunlarla ilgili bir dizi meseleyle ilişkin bazı değişiklikler getirdi. IOC’nin Yaz ve Kış Olimpiyat Oyunları’na adaylık sürecinde yaptıkları bu değişikliğin nedenlerini ise daha önceki yazımda ele almıştım.
Bence bu sürece gelinmesinde IOC’nin adaylık süreçlerinde aday şehirlere dayattığı şartlar büyük bir pay sahibidir. Çünkü geçmişte IOC, aday şehirlere yapması zorunlu birçok katı şartlar ortaya koymuş ve bunların yerine getirilmesini aday şehirlerden herhangi bir müzakere ortamı oluşturmadan beklemiştir. Bu zorunlu şartlar da genellikle şehirlerin hem etkinlik sırasında hem de etkinlikten sonra lehine olmayan mali yükleri kabul etmek zorunda kalmışlardır. Bu zorunlu kabul edilen şartlar oyunların hazırlık sürecinde sürekli planlanan ile gerçekleşen bütçelere (cost overrun) etkinlikten sonra ise büyük işletme maliyetine yol açan spor tesislerine (beyaz fil sendromu-white elephant sendrome) neden olmuştur. Bunun en yakın örnekleri ise Rio 2016 Yaz Olimpiyat Oyunları olmuştur. Aynı zamanda, Atina 2004, Pekin 2008 ve Soçi 2014 örnekleri de IOC’nin taleplerinin uzun vadede pek yerine getirilemeyeceğini kanıtlamaktadır. Ayrıca, 2022 Kış Olimpiyatları ile 2024 Yaz Olimpiyatlarına aday şehirlerin bir bir adaylıktan çekilmesi ve 2017 yılının Eylül ayında Lima’da gerçekleşen IOC Genel Kurulunda hem 2024 (Paris) hem de 2028 (Los Angeles) Yaz olimpiyat Oyunlarının tek bir genel kurulda verilmesi de bu trendin hangi boyutlara geldiğinin bir göstergesi olmuştur.
Dolayısıyla, IOC’nin Olimpiyat Oyunları ile dünyaya sunduğu oyunun faydaları konusundaki mesajları bazı organizasyonlardaki deneyimler ve uygulamalar ile direnişle karşılaşmaktadır. Bu durumda hem Oyunları gerçekleştiren şehirlerde hem de gelecek Oyunlara aday olacak şehirlerde bu büyük etkinliklerin sorgulanmasına yol açmakta olup bu trend son zamanlarda Olimpiyat markasına ciddi anlamda zarar vermektedir.
Gündem 2020 ise bu negatif trendi iyileştirme yolunda atılmış bir adımı temsil etmektedir. Uygulamasının ilk örneklerinden biri, şu anda uluslararası standartları aşan IOC'nin finansman ve muhasebesinin şeffaflığının artırılmasıdır. Halkın bilinçlendirilmesi ve adayların oyunların finansmanı konusundaki farkındalıklarının IOC için bir sorun olduğu ortaya çıktı. Bazı organizatörlerin Soçi 2014, Rio 2016 gibi son yapılan Kış ve Yaz Oyunları’nda çıkan maliyetlerin çok yüksek olmuştur. Bu yüksek bütçelerin oluşmasından hemen sonra IOC oyunların bütçesinin iki ana eksende olduğunu ilk eksenin alt yapı ve tesis yatırım maliyetleri ikinci eksenin ise konaklama, güvenlik gibi oyunlara ait yapılması gereken işletme bütçesi olduğunu beyan etmeye başladı. IOC’nin mali katkısı bu işletme bütçesini temsil etmekte olup Gündem 2020 yaklaşımıyla bu desteğin IOC tarafından 1.7 milyar dolar olması öngörülmektedir. Günümüzde IOC, altyapı yatırım bütçesinin çoğu zaman işletme bütçesinin birkaç katını örtüştüğünü vurguluyor. Bu nedenle genel maliyetler, bir ev sahibi şehir ve ülkenin temsilcilerinin ve yerel özel sektörün etkinliğin hazırlanmasına nasıl yaklaştığına bağlı olarak, astronomik toplamlara ulaşabilir (Soçi 2014). Ancak Gündem 2020 aracılığıyla IOC, oyunlara ev sahipliği yapmakla ilgili mali talepleri azaltma niyetini açıkça ortaya koymaktadır.
Maliyetlerin azaltılması ve şeffaflık, ev sahibi şehirlerin seçimini de etkiledi. Adaylık süreci yapısal değişikliklerden geçti. IOC, kentlere, ihtiyaç ve gereksinimlerini anlayabilmeleri için bir olanak sağlamak amacıyla “Davet” aşamasını tanıttı. IOC, şehirlerin IOC'nin gerekliliklerini ve aynı zamanda aday şehirlerin gelişim ihtiyaçlarını en iyi yansıtan bir proje hazırlamasına yardımcı olmak için yoğun bir diyalog ve ayrıntılı bilgi sunma yoluyla girişimde bulunmuştur.
Önceki yılların aksine, davet aşaması şehirler için bağlayıcı değildir. Herhangi bir zamanda, resmi bir adaylık olarak teklife devam edip etmeyeceklerine karar verebilirler. IOC, teklifleri başvuru aşamasında olduğu gibi değerlendirmez ve hangi şehrin adaylık aşamasına geçebileceğini belirlemez. Yeni başvuru aşaması artık iki yıllık bir süreçtir. Kentler, IOC Değerlendirme Komisyonu tarafından değerlendirilen ve daha sonra teklif projesini IOC üyelerine sunan üç aşama adaylık dosyası sunmalıdır; bu süreç, geleneksel olarak ev sahibi şehrin seçilmesiyle sonuçlanan bir süreçtir.
Ayrıca, nitelikli başvuru yapan şehirleri teşvik etme, katılımcı şehirlerin sayısını azaltma ya da mekân bölgelerinde artan coğrafi esnekliği azaltma çabaları gibi daha ileri adımlar ile bu pozitif adımlar desteklenmektedir. Tokyo'daki 2020 Olimpiyat Oyunları bu değişikliklerin ilk örneğidir. Gündem 2020 uygulamasının doğrudan bir sonucu olarak 2018 Pyeongchang Kış Olimpiyat Oyunları’nda bobsleigh, luge ve skeleton etkinliklerinin Japonya’nın Nagano şehrinde yapması için IOC ev sahibi şehre bu opsiyonu teklif etti. Bu yeni yaklaşım Oyunların toplam bütçesinde 1 milyar dolarlık bir tasarruf sağlama potansiyeli taşımasına rağmen Güney Kore bu teklifi reddetti. Çünkü birçok ülkede Oyunlara siyasi bir prestij ve PR faaliyeti olarak görme arzusu güçlü bir motiv olarak burada da karşımıza çıkmaktadır. Teklif kabul edilmemiş olmasına rağmen IOC’nin tutumundaki köklü değişikliğin vurgulanması açısından önem arz etmektedir. Kısacası, 2032 yılında ülkemiz adaylık dosyasında İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya şehirlerini kapsayan bir teklifte hatta başka bir ülke ile ortak (Yunanistan-Bulgaristan) adaylık başvurusunda bulunabilir. Yani Olimpiyatlar artık yalnızca şehirlerle anılmayacak.


Yorumlar